ANATOMİ NEDİR?
Canlılar,
hücre adı verilen en küçük yapısal birimlerin, çok karmaşık fonksiyonları
yerine getirebilecek şekilde bir araya gelmesiyle oluşmuşlardır. Hücre, gözle görülemeyecek
kadar küçüktür ve çevresi yarı geçirgen bir zarla kuşatılmış durumdadır.
Hücreye şeklini veren sitoplâsma gerekli yaşamsal öğeleri içeren, yarı sıvı bir
maddedir. Aynı görevdeki hücrelerin kümelenmesi ile dokular; farklı dokuların
belirli bir işlevi görmek üzere birleşmesiyle de organlar oluşur. Yapısal
özellikleri farklı olan organların bir araya gelmesi sonucunda da belirli bir
işlevsel bütünlük gösteren sistemler şekillenir.
Anatomi terimi, eski Yunanca Ana (=içinden) ve Tome (-Temnein) (=kesmek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
Keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Anatomi teriminin Latince’deki
karşılığı dissection’dur. Günümüzde,
kadavranın bölgelere ayrılması ve bu bölgelerin kesilerek incelenmesi yöntemi
için genel bir ifade olarak disseksiyon terimi kullanılmaktadır.
Anatomi geniş anlamda vücudun normal şeklini, yapısını;
vücudu oluşturan organları ve bu organlar arasındaki yapısal, görevsel
ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Şekil bilim anlamına gelen morfoloji kavramı da canlıların
şekilsel olarak incelenmesini belirtir. Bir görüşe göre anatomi terimi
morfoloji ile özdeş olarak da kabul edilir. Ancak günümüzde oluşumların
yalnızca şekilsel değil işlevsel
özelliklerinin de önem kazanması, yapılan çalışmalarda hücre içi
öğelerin ayrıntılı olarak, hatta moleküler düzeyde incelenmesi anatomi
biliminin sınırlarını genişletmiştir. Anatomi eğitiminde kalıplaşmış kurallarla, işlevsel bağlantıları
dikkate almayan bir yöntem seçilmesi ezbere dayanan ve edinilen bilgilerin kısa
zamanda unutulmasına yol açan bir öğrenme ile sonuçlanır. Herhangi bir yapının
işlevlerinin ve diğer yapılarla bağlantılarının birlikte öğrenilmesi ise
anatominin bir bütün halinde daha kolay anlaşılması olanağını yaratır. Bu
nedenle yapıların ayrıntılarından çok hastalıklar ya da yaralanmalarla olan
işlevsel bağlantılarının öğrenilmesi, çağdaş tıp anlayışına daha uygundur.
ANATOMİ ÖĞRENİM YÖNTEMLERİ
İnsan vücudunu öğrenmek için farklı
yöntemlerden yararlanılabilir. Bu yöntemler ölü ya da canlı insan üzerine
uygulanabileceği gibi insan kavramını temel alan yazılı ya da görsel araçlar
olabilir.
Anatomi eğitiminin temelini
kadavra ile yapılan çalışmalar oluşturmaktadır. Disseksiyonlar kitap, atlas,
model, bilgisayar programları gibi yöntemlerle elde edilemeyen vücudun üç
boyutlu yapısını tanıma fırsatını kusursuz bir şekilde sağlamaktadır. Öğrenci
anatomik yapıların birbirleri ile olan ilişkilerini, komşuluklarını görerek,
dokunarak, bir başka deyişle insanla bire bir temas kurarak öğrenebilmektedir.
Günümüzde, tıp eğitimi sürecinde anatomi öğrenmeye ayrılan süre giderek
daralmaktadır. Bu nedenle proseksiyon
yönteminin yani disseksiyon işlemi önceden
yapılmış kadavralardan yararlanarak öğrenmenin yaygınlığı artmaktadır. Tıp
eğitimi ileri düzeye ulaşan ülkelerde öğrenci başına 2-4 kadavradan
yararlanılmaktadır. Kadavra ile çalışarak öğrenmenin olumsuz özellikleri içinde
ölüm sonrası dönemde doku ve organların normal şekil ve gerginliklerini
kaybetmeleri; tespit amaçlı uygulanan kimyasal maddeler nedeni ile de yapı,
renk ve koku açısından farklılaşmaları sayılabilir.
Canlı insan üzerinde yapılan anatomi
öğreniminde yüzeysel anatomi, endoskopi, çeşitli organ görüntüleme yöntemleri
gibi farklı teknikler kullanılmaktadır. Gerçekte bir hasta ile yapılan fizik
muayene, öğrenilmiş bulunan anatomi bilgisinin ortaya konması durumudur. Endoskopi, özel araçlar kullanarak içi
boşluklu olan organların gözlenmesini olanaklı kılan bir yöntemdir. Basit bir
tanımlama ile bir ışık kaynağından elde edilen ışınların eğrilebilir bir boru
aracılığı ile incelenmek istenen organa kadar ulaştırılmasıdır. Gırtlak,
bronşlar, mide, mesane gibi farklı sistemlere ait organlar ya da eklem
boşlukları endoskopik olarak incelenebilir. Gözle inceleme dışında tanı ve
tedavi amaçlı girişimlerde de bulunulabilir.
Organ görüntüleme disseksiyonun tersine doku
bütünlüğünü bozmadan canlı organizma üzerinde uygulanabilen yöntemleri içerir.
Gönüllülerin kullanılması ile toplumlara ait normal değerler belirlenebilir.
Normal yapıların görüntülenmesi dışında çatlakveya kırık olan kemik yapılar ya
da sonradan gelişen tümörlerin ortaya konmasında son derece yararlı
yöntemlerdir. Radyolojik tetkikler, en
yaygın kullanım alanı olan organ görüntüleme yöntemleridir. Bu yöntemlerden en
eskisi ve en sık kullanılanı X-ışınlarından yararlanılan radyografi çekimleridir. Farklı dokuların radyoaktif ışınları emme
farklılığının ölçülmesi esasına dayanır. Bir başka ifade ile X-ışını kullanarak vücudun
resminin çekilmesidir. Bilgisayar
destekli tomografi geliştirilmiş bir radyografi yöntemidir. Vücudun ince
dilimler halinde ve değişik açılardan görüntülenmesi olanağını verir. Ultrasound, ses dalgalarının farklı
organlardan farklı yoğunlukta yansıtılması prensibine dayanır. Bir elementin
radyoaktif izotoplarının belirli bir organda toplanması ve bunun işaretlerden
oluşan bir harita haline getirilmesine radyoizotop
görüntüleme, farklı dokuların atomik kompozisyonuna ait özelliklerin
belirlenmesi yöntemine de manyetik
rezonans görüntüleme (magnetic resonance imaging-MRI) adı verilir.
ANATOMİDE KULLANILAN TERİMLER
Her bilim dalında olduğu gibi anatomide de çok miktarda
kendine özgü terim vardır. Bunlar, yüzlerce yıldır kullanılan ve çoğunluğu
Latince (L) ve az bir bölümü de eski Yunanca (Grekçe-GR) kökenli olan
terimlerdir. Her ülkede tıp eğitimi veren kurumlarda anadildeki karşılıkları
ile birlikte öğretilirler. Anatomik terimler belirli vücut bölgelerinin
tanımlanmasını sağlayan kesin anlamlı sözcüklerdir. Anatomi öğreniminde
terimlerin işaret ettikleri oluşumlar kadar Türkçedeki karşılıklarının da
öğrenilmesi gereklidir. Bu durum öğrenme sürecini uzatan önemli bir faktör gibi
görünebilir. Ancak bir oluşum isminin Latince terminolojideki karşılığını
ezberlemek yerine, ne anlama geldiğinin bilinmesi onun işlevsel özelliklerinin
de kolayca kavranılmasını sağlamaktadır. Bu yolla öğrenilen anatomi bilgisi
daha uzun süreli korunabilir. Bu yolla sık tekrarlar önlenebilir. Günümüzde
bilim dili olarak İngilizce’nin öne çıkması nedeniyle oluşumların bu dildeki karşılıklarının öğrenilmesi de
önem kazanmıştır.
Tıbbi-anatomik terimlerle
ilgili düzenlemeler ilk olarak 1895 yılında Basel’de (İsviçre) uluslar arası
düzeyde yapılan bilimsel toplantılarla belirlenmiştir. Basel Nomina
Anatomica’sı (BNA) olarak isimlendirilen bu toplantılarda 30.000’den fazla
sayıya ulaşan anatomi terimlerinde sadeleşmeye gidilmiş, Latince temel alınarak
terim sayısı 4.500 dolayına indirilmiştir. Aynı oluşumu tanımlayan farklı
dillerdeki karşılıkları terk edilmiş, oluşumları ilk kez tanımlayan
araştırmacılara saygı unsuru olarak onların isimlerinin verildiği eponim
terimlerin kullanılmasına son verilmiştir. BNA’dan sonra anatomi, histoloji ve
embriyoloji ile ilgili terimlerin çağa uygunluğu beş yılda bir toplanan Dünya
Anatomistler Kurultayları ile gözden geçirilerek yenilenmiştir. Nomina
Anatomica ile ilgili son toplantı 1985 yılında yapılmış, oluşturulan yeni bir
çalışma grubu Terminologia Anatomica (1998) isimli çalışmayı yayınlamıştır. Bu
terimlerin her ülkede kullanılmasıyla tıp alanında dil birliği sağlanmış
olmaktadır. Anatomide tanımlanan terimler tıbbın diğer alanlarında değişmeden
kullanılırlar. Ancak klinik bilimlerde anatomik oluşumlar için Fransızca ve
İngilizceden yapılan Türkçeleştirilmiş kullanımlar ya da eponim terimlerin
kullanılması sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Türkiye’de anatomik oluşumların
isimlendirilmesinde 19. yüzyıl sonlarına kadar Arapça ve Farsça sözcükler
kullanılmıştır. Bu dönemde tıbbi eğitim dili olarak Fransızca kullanılmış,
dünyada yaşanan gelişmeler ışığında Latince terminoloji giderek yerleşmiştir.
Latince terimlerin karşılığı olarak Osmanlıca yerine Türkçenin kullanılması
ancak cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Günümüzde hazırlanan kitaplarda,
anatomik oluşumların tanımlanmasında Terminologia Anatomica esas
alınmaktadır. Karaciğer, böbrek, gibi güncel Türkçede sık kullanılan sözcükler
Latince terimlerin karşılığı olarak tercih edilmektedir.
Anatomik terimlerin uluslar arası
alandaki yaygın kullanımına karşın, değişik klinik dallardaki bilim adamları
oluşumları tanımlarken kendi terimlerini tercih etmektedirler. Örneğin
anatomistlerce articulatio zygapophysealis olarak isimlendirilen omurlar
arasındaki küçük eklemlere ortopedistlerce faset eklem olarak tanımlanırlar.
Fransızca facette sözcüğünden köken alan bu terim, kıymetli bir taşın işlenmiş,
parlatılmış yüzeyi anlamına gelir ve ekleme katılan kemik yüzeylerin düz ve
parlak olması nedeni tercih edilmiştir.
Latince,
tıp eğitiminde ve sanatsal edebi dil olarak geniş kullanılma alanına sahip
olmakla birlikte günümüzde yaşayan bir dil değildir. Yirminci yüzyılın
ortalarına kadar Katolik Kilisesi’nin resmi dili olarak kullanılmıştır. Temel
olarak 26 harften oluşan ve Türkçe gibi fonetik bir dildir yani yazıldığı gibi
okunur. Latince harflerin okunuşu büyük oranda Türkçe’dekilere benzer. Sessiz
harfler –e seslidir. Latince terimlerin yazılma ve okunma kurallarının daha iyi
anlaşılması için tıp terminolojisi ders notlarından yararlanılması gereklidir.
(Kaynak:http://www.slideshare.net/prettygirll/anatomiye-giris-ve-temel-kavramlar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder